Dini ağırlıklı eğitim vermeyen liselerin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
derslerinde dahi sınav sorusu olarak sorulan Peygamberimizin doğumunda yaşanan
mucizelerin(Kisra'nın sarayı sarsılmış, sarayın on dört tane balkonu bu
sarsıntıdan yıkılıp düşmüş, Mecusiler'in 1000 yıldır hiç sönmeden yanmakta olan
ateşi sönmüş, Sâve (el-Kastallânî'de "Taberiyye") gölünün suyu
çekilmiştir) tamamının uydurma olduğunu söylesem. İSRA (90-93). Nitekim, "Ey Muhammed, bize yerden gözeler fışkırtmadıkça sana inanmayacağız" diyorlar,"yahut hurma ağaçlarıyla, asmalarla dolu bir bahçen olmadıkça; ve onların arasında çağıl çağıl dereler akıtmadıkça;yahut, tehdit edip durduğun gibi, göğü parça parça üzerimize düşürmedikçe; yahut Allah'ı ve melekleri bizimle yüzyüze getirmedikçe;yahut altından [yapılmış] bir evin olmadıkça; yahut göğe yükselmedikçe -kaldı ki göğe yükselmene dahî, bize (oradan, kendi gözlerimizle) okuyabileceğimiz bir kitap getirmedikçe inanmayız ya!" [Ey peygamber] de ki: "Kudret ve yüceliğinde sınırsız olan Rabbimdir! Ben ölümlü bir elçiden başka biri miyim ki?"Gördünüz mü Efendimize Allah tarafından "aklınızı kullanın" demesi emrediliyor. Onlar ise mucize istiyorlar. Ve bu durum olağanüstü bir şekilde Kur'an'da anlatılıyor: İSRA 94. (İşte bunun gibi,) insanlara [bir peygamber eliyle] doğru yol bilgisi geldiği zaman onları [ona] inanmaktan alıkoyan, onların: "Allah ölümlü bir insanı mı elçi olarak gönderdi?" diye itiraz etmelerinden başka bir şey değildir. İnanmaktan alıkoyan şeyin, ölümlü bir elçi gönderilmesine itirazları olarak buyuruluyor. Ama bu bir perde, bir örnek… Temelde insanı imandan alıkoyan şey, aklını kullanmaması, mucize istemesidir. Ölümlü bir elçi değil, olağanüstü bir elçi istemeleri. Bakın, ayette bir hususa daha dikkat edin imandan kaçanlar "Allah (...) gönderdi" diyorlar. "Allah" diyorlar. Yani onlar da kabul etmişler. Dediğimiz gibi ayette olağanüstü bir şekilde bu durum bildiriliyor. Olağanüstülük tefekkür edenler, aklını kullananlar için ayetlerin içinde gizli. İmam-ı Rabbaniden mucize istemişler. Yürümeye başlamış. Soranlar şaşkın bakarken : "Yürüyorum ya " demiş. Tefekkür edebilenlere her şey vesiledir. Tabi önce yürüme mekanizmasının ne kadar kompleks bir işlem olduğunu okuması yani ilim talep etmesi gerekir. İşte bu zor kısım, insan da bu zor kısımdan kaçar nefsani olarak. Yani yürümenin fiziksel, mekanik yapısını öğrenecek, sorgulayacak ve şaşkınlık içinde hayranlık duyacak. Ooo uzun iş. Mucize görelim, yeter! Uğraşamayız o kadar değil mi! Kur'an'da ateistlerle ilgili nerdeyse hiçbir şey bulmazsınız. İnanmadınız mı? İsterseniz kontrol edin. Çünkü ateizm de bir kabulden ibarettir. Kur'an'da geçen kâfir ifadesi kabul edicilere bir atıftır. İşte burası çok önemli! Bakın dikkat edin: Genel itibari ile dini vecibelerden yahut ta ilimden kaçan insanlardan duyduğunuz "Biz de Allah'a inanıyoruz" sözü nefsten gelir. İnanmak değil kabuldür. Nefs aklını kullanmanı istemediğinden seni yaratıcı kavramını "kabule" götürür. İşte bu durumda insanlar yaratıcıyı kabul ederek müslüman olacaklarını, sorumluluğun bittiğini sanmaları ile kendilerini kandırırlar. Sanki kabul etmek = müslüman olmak, kabul etmemek = kâfir olmak olduğunu zannedilmekte günümüz toplumunda. Çünkü o zamanlarda olmayan bir kavram var bu zamanda o da ateist yani inançsız olmak. Bu noktada yaşanan algı kırılması Peygamberin ateistlerle uğraştığını sanmasıdır insanın. Oysaki böyle değil, daha önceki yazılarımızda da defalarca söylediğimiz gibi Peygamber Efendimiz dindarlar ile savaştı, Kabe'deki dindarlar ile. Hatta bu dindarlar ibadetlerini dikkat(!) Allah'a daha fazla yakınlaşmak için yaptıklarını ifade ediyorlardı: ZÜMER.3 Halis inancın yalnız Allah'a yönelmesi gerekmez mi? O'ndan başkasını dost ve koruyucu edinenler, "Biz bunlara sırf bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!" [derler]. (1) Şüphesiz Allah, [Kıyamet Günü] onlar arasında (2) [hakikatten saptıkları] her konuda mutlaka hüküm verecektir: çünkü Allah, [kendi kendine] yalan söyleyen (3) ve inatla nankörlük yapan hiç kimseyi rahmetiyle doğru yola ulaştırmaz!Ey okuyucu! Putperestler Kâbe’de ibadet eder ve senden daha fazla yaratıcıyı kabul ederlerdi. Her hareketleri yaratıcı(ları) içindi. Fakat müslüman değillerdi. Hatta kimisi ayette de dendiği gibi Kâbe’de "Allah" a ibadet ediyorlardı fakat gene müslüman değillerdi. Peki neden? Çünkü onların kabulleri nefsani idi. Mucizelerle, masallarla yoğrulmuş kabuller. İlim ve uzun tefekkürlerle ulaşılamayan imanın yerine koydukları kabulleri vardı. İlim ve tefekkürün sonucu oluşacak çelişkiler ve dolayısıyla riskler korkutur, tedirgin eder insanoğlunu. Risk alamıyorlardı çünkü korkuyorlardı ne kadar reddetseler de. Korkuyorlardı çünkü imanları yoktu ne kadar reddetseler de. İmanları yoktu çünkü ilim ile meşgul olup, akıllarını kullanmak her zaman zor geliyordu ne kadar reddetseler de. Bunun için mucize istiyorlardı ilimle yapamadığı imanı mucize üzerinden yapmaya çalışıyorlardı ve hala daha devam etmektedir. Ve ne yazık ki o zaman ki insan ile şimdiki insanın hiçbir farkı yok ne kadar reddetsek de. Ama elbette tüm asırları kapsayan İlahi cevap gecikmeden geldi: En’am158. Yoksa onlar, meleklerin kendilerine görünmesini mi bekliyorlar yahut [bizzat] Rabbinin veya O'ndan bazı [kesin] işaretlerin? [Ama] Rabbinin [kesin] işaretlerinin ortaya çıkacağı Gün iman etmenin, daha önce inanmamış yahut inandığı halde bir hayır yapmamış olan kimseye hiçbir yararı olmaz. De ki: "Bekleyin [öyleyse Ahiret Gününü, ey inançsızlar:] bakın, biz [mümin]ler de bekliyoruz!" Etrafınızda gördüğünüz kadrolu keramet, mucize, mehdi anlatıcıları Peygamber zamanında olsalar belki ondan mucize isteyenlerle aynı safta yer alacaklardı. Efendimizi red edenler senin benim gibi bir insandı. Unutma. Hak ile batılın savaşı inançlılarla inançsızlar arasında değil, inanlarla kabul edenler arasındaydı. İlimle uğraşıp, sorgulayan, aklını kullananlarla, mucize isteyenler arasında. Zannetmeyin ki tasavvufa ilimsiz girenlerin dinleyip, ezberleyip, anlattığı kerametler Ruhani, İslami bir şey. Zannetmeyin ki Peygamberimize devamlı olarak olağanüstülük atfedenler sevaba giriyorlar. Bilakis aynı İbrahim Aleyhisselam'ın hak dinini bozanlardan farksız bir şekilde bu dinin davasını bozuyor. Yani insanoğlunun aklını kullanmasını engelliyor aynı kendisininkini engellediği gibi. Gün geçtikçe camiler aynı Kabe'nin İbrahim(as)'dan sonra kabul edicilerle dolması gibi doluyor. Övgü dolu uydurmalar karşısında uyarılarda bulunanlara ise aynı Kur'an'da geçtiği gibi: "Biz bunu Allah'a yakınlaşmak için yapıyoruz" diyorlar. Bize de insanın nefsinin hiç yok olmadığını, Peygamberimizin karşısındaki "insanın" o zaman mucize şimdi olağanüstü bir mehdi vb. gibi şeyleri beklediğini yani hiç değişmediğini müşahede etmek kalıyor. Hak ile Batılın savaşı hiç bitmedi. Çünkü Batıl kendisinin batıl olduğunu hiçbir zaman anlayamadı. |
19 Haziran 2007 Salı
Mucize ve Akıl
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
3 comments :
Selamun ALeyküm;
Tevafuktur bende bu sıralar Mustafa İslamoğlu2nun üç Muhammed adlı kitabını okuyorum.
Üç MUhammed bir şeye atıf:
1)Aşırı yüceltmecilerin tasavvurunda ki peygamber.
2) Aşırı indirgemecilerin tasavvurunda ki peygamber.
3)Kur'anda ki peygamber...
Konuyla alakalı olarak bu kitabı tavsiye ederim.
Bazı alıntılarını yakında
alticizili.wordpreess e atacağız inşallah.
Aleykum Selam
Üç Muhammed uzun zamandır ismini duyduğum bir kitaptır. Hatta kapağından önce (internette) reddiyelerini gördüğüm bir kitap. Kendisini okumadan reddiyesini okumak bir yazara ve kitabına yapılacak en büyük haksızlık olsa gerek.(Duyduklarımız bazı çok temel şeyler red edilmiş şeklinde ama tabi bilemiyoruz ne yazdığını, nasıl aktarıldığını)
Okuma fırsatına daha erişememe rağmen en yakın zamanda bakmak istiyordum.
Bir öneri olarak;
Bu tartışmalı kitapla ilgili bir çalışma yapacaksanız eğer, yalnızca kitaptan alıntılar şeklinde değil ,aynı zamanda reddiyelerine de yer vererek bir karşılaştırma yapabilrsiniz okuyucunun karşısında. Böylesinin çok daha farklı bir çalışma olacağı kanaatindeyim.
Bu tür konularda reddiyeler çok hoşlandığım şeyler değil.
Tarafısz bir gözle bakmamızı gerektiren yazıları zaten alıntılamamaya dikkat ediyorum.Yani siteye ekleyeceğim yazılar üzerinde mutabık olduğumuz konulardan olacak inşallah.
Daha çok Müslümanlara mesaj veren,ilgilerini uyandıran,önemli bilgiler veren noktalar olacak inşallah.
Kitabın tamamını okumadım,reddiyeler nerelere bilemiyorum ama Mustafa İslamoğlu düşmanları olduğu bir gerçek.
Bana kalırsa bu insanların doğrularıyla uğraşmak ümmet için daha hayırlı.
AKsi durumda herkes hakkında bir şeyler söyleniyor ki bu bizim için çok sağlıksız.
Öneriniz çok mantıklı ama fayda vermeyi umduğumuz bir sitede ayrılık ve tartışma eksenli bir oluşum beni sevindirmez.
Yazınızdan dolayı tekrar tebrik ederim.
Allah'a emanet...
Yorum Gönder