Görseniz şaşırırsınız, çocuğu ebeveynleri nasıl zorluyor derslerinde
başarılı olması için. Şu anda hazır olmadığı konular için bile özel ders
aldırıyorlar. Öğrendim ki komşunun çocuğunu geçmesi lazımmış.
Ebeveyn belki başarısız olmuşsa hayatta, istediği gibi bir hayat
yaşayamamışsa çocuğu üzerinden giderecek bu başarısızlığını. İleride de
"ben senin için bu kadar emek verdim" diyecek. Yani fedakârlık
yaptığını söyleyecek.
Çıkarını fedakârlığınmış gibi göstermek.
Üstelik sadece çıkarını fedakârlığıymış gibi gösterme değil yaptığı üstüne
bir de kendi çıkarın için yaptığını başa kakmak. Hem çıkarını fedakârlığınmış
gibi göster hem de başa kak.
******
Bernard Shaw'a ait bir sözdür: "Her alçağın son sığınağı
vatanseverliktir"
Ulusseverlik, milletseverlik, yurtseverlik, halkseverlik, vatanseverlik,
severlik, severlik, severlik... Kim ne halt karıştırsa çıkarı için, hemen bir
şeylerin severi olduğunu duyuyorsun. Sevmenin uygulanmasının mümkünatı ve
anlamı olmayan, tanımını dahi bilmediği kavramların severi olduğu söyleniyor.
Tanımları bilse zaten severi olduğunu söylemez. Sevme fedakârlık ile eşdeğer
olduğundan, çıkarını gizlemek için sevgi kelimesine sığınıyor.
Çıkarını fedakârlığınmış gibi göstermek.
******
Kolay yoldan para kazanma yolları: Loto, piyango, kumar, faiz, borsa...
Her tür yemeği, içkiyi tatma özgürlüğü.
Her tür cinsel zevki yaşama özgürlüğü.
İşte modern dünyanın vadettiği. Kolay yoldan kazanamıyor olsan da, her tür
yiyeceğe ulaşamıyor olsan da, cinselliğini doya doya yaşayamıyor olsan da, en
azından umudun var bu dünya düzeninde. Bu umudu kaybetmek dahi istemiyor insan.
Modern dünya özgürlüğü vadederken, bir şeyden vazgeçmememizin de gerektiğini
gösteriyor. Huzur.
Güvenlik için neler neler yapıyor insanlar. Hırsızlığın her türlüsü,
tecavüz, yağmalama. Yakalansa bile verilen cezanın yeterli olmayacağını biliyor
insan. Bu sefer kendi adaletini kendi aramaya kalkıyor. Her taraf çetelerle
dolu...
Yani özgürlük; adaletsizlik ve huzursuzluğu da beraberinde getiriyor.
Modern hayat nasıl özgürlük vadediyorsa, adaletten vazgeçmen koşulu ile. Din
ise adalet ve huzur vadeder, yukarıda saydığım özgürlüklerinden vazgeçmen
koşulu ile.
Fakat ne ilginç tercihini özgürlükten yana kullananlar, hiç yukarıda
saydığım gerekçeleri değinmeden; ilerici, bilimsel, aydın gibi sıfatların
neticesinde bu tercihi yapmış gibi gösteriyor kendini. Ya da bir şeylere borçlu
olduklarını ve gelecek nesiller için yani başkası için yaptığını söylüyor...
Yani mesele kendi nefsani çıkarları ama sanki başkaları için faydalı olacak
kavramlar için yapıyorlarmış gibi gösteriyorlar.
Çıkarını fedakârlığıymış gibi gösteriyor.
******
Herhangi bir oluşuma yakın bazı insanların yazılarını okurken, sadece 2
kelimeyi okuyormuşum gibi hissederdim: "Sen aptalsın". Hissederdim
dedim çünkü artık okumuyorum.
Aptal yerine koyuyor, sanki o oluşumla bağlantısı yokmuş, tarafsız bakmış da
karar vermiş gibi yazıyor. Sözde eleştirisi bile ince bir övgü barındırıyor.
Aynı TV’de "en sevmediğiniz özelliğiniz nedir" diye sorulan bir
bayanın "En sevmediğim özelliğim... Hmm... Çok dürüst bir insan
olmam" demesi gibi.
Tarafsız bakmış da karar vermiş gibi yapmak.
******
"Ben bu konunun âlimi değilim ama...", “ama”dan sonra konun
fetvasını duyuyorsun. "Ben bu konunun âlimi değilim" cümlesindeki
egoyu görebiliyor musunuz?
Kimsenin kendisini eleştirmesini istemiyor. Yani kimsenden "sen bu
konun âlimi değilsin niye bu konu hakkında bir şeyler söylüyorsun" gibi
bir cümle duymak istemiyor. Onun için bunu bir savunma mekanizması olarak
söylüyor. Denilen şeyde samimi olunsa zaten o cümlede "ama" olmaz.
Kibri mütevazilikmiş gibi göstermek.
******
Çıkarını fedakârlığıymış gibi gösterenler.
Kibrini mütevaziliğiymiş gibi gösterenler.
Tarafsız bakmış da karar vermiş gibi yapanlar.
Başkasının başarısızlığı ile avunanlar vs. vs. vs...
Ne zaman görsem tepem atsa da gene de hepsine(Nefs-i Emmare'ye) çok teşekkür
ederim çünkü olmasalardı bu blog sayfası da olmazdı.
|
0 comments :
Yorum Gönder