6 Ekim 2024 Pazar

Devlet 2.0: Kişiye Özel Ek Cezalandırma Sistemi

“Hayatta savunduğu bir şey varmış, istediği bir düzen var ve bunu gerçekleştirebilirmiş ama gerçekleştirmesine izin verilmiyormuş” pozisyonu ile gündemi meşgul eden dava(!) adamlarının herhangi bir ideolojilerinin olmadığını, daha da ötesi, dünya tarihinde, bugüne kadar, ortaya konmuş herhangi bir ideolojinin var olmadığını anlattık sayısız kere yazılarımızda.

“O zaman, bırak dava adamlığını, dünya tarihinde henüz ortaya konmuş herhangi bir ideoloji yoksa, neden insanlar bu derece; dava adamı, ideoloji sahibi, bir şey savunan insan görüntüsü vermeye çalışıyor?” derseniz…

Bu yola başvurmalarındaki birinci neden, bu yola başvuranların suç işleyerek hayat süren kriminal tipler olmaları ve dava, dava adamlığı gibi ispatsız, belirsiz konulara odaklanıldıkça işledikleri suçların gündemden düşecek olmasıdır. Zaten bu konular üzerinden insanları bol miktarda tahrik etmelerinin nedeni de budur. “Dava, dava adamlığı gibi konuların dışına çıkmasınlar da ne söylerse söylesinler. Yeter ki arkadaki çarkı konuşmasınlar.” …

İkincisi ise, adalet mekanizmasından kaçabilmek içindir. Bunun için, devletin çalışma mekanizmasını bozabilmeli, bozabilmek için de ilgili şahsın bir siyasi parti tabelasına girmesi ya da bizzat tabelayı kurması gerekmektedir. Bu da kuru kuruya olamayacağına göre, vitrine koyacağı bir davaya ihtiyacı olacak, onun için de “bir şey savunan insan” görüntüsü vermeye başlayacaktır. Suç işleyerek yaşayan kriminal insanlar için, işledikleri suçları yasal bir zemine oturtmak ya da cezalandırma sürecinden kaçabilmek için devlet mekanizmasını ele geçirmek tarifi mümkün olmayan bir nimettir. Ki elde ettikleri oranda kitapta yazan bütün suçları işlediklerine şahit oluyorsunuzdur ülkenizde. Onun için bu tip insanlar, “bir davası olan dava adamı” rolü oynayarak tabela partilerinde yer bulmaya çalışır ya da bizzat öyle bir tabela kurarlar. Her şey yolunda giderse, filmin sonunda, ideoloji sahibi olma muhabbetleri ile sadece karşı tarafın dikkatini dağıtmakla kalmaz, aynı zamanda ideoloji sahibi insan olma iddiası ile girdiği, suç şebekesinden farksız siyasi parti tabelası üzerinden, devlet mekanizmasını ele geçirip cezalandırma sürecinden de kaçabilmiş olur. Bir taşla iki kuş…

Neydi o söz? Ha hatırladım. “Fikirlerimden dolayı baskı altındayım” falan filan…

Şimdi gelelim üçüncü kuşa.

Üçüncüsü ise, bakarlar ortada işledikleri suçları gizleyebilecekleri durum kalmamış, o zaman suç işleme ehliyeti aldıkları algısını oluşturmak için başvururlar “savunduğu bir şey olan adam” rolüne. Bunun için de “bir şeyler istiyor ama verilmiyor”, “istediği(!) bir düzen var, o olursa çok faydalı, başarılı olacak ama onu gerçekleştirmesine izin verilmiyor” pozisyonunda olduğunu düşündürtmeye çalışır. Ve en sonunda da “E madem izin verilmiyor ben de suç işlerim” diyerek, suç işlemeye ehliyet aldığının algısını oluşturmaya çalışırlar. İşte onun için devamlı olarak bunlardan -ist’li, -mist’li sıfatlar duyuyorsunuz. Ya da doğuştan gelen farklı bir özelliği olduğu iddialarını… Her noktasında belirsizlik, ispatsızlık bulunur tüm bu muhabbetlerin ana fikrinde.

Özetle, “savunduğu bir dava, istediği bir düzen var” pozisyonu ile,

Bir, insanların bu noktaya odaklanmasını sağlayarak işlediği suçları arka plana atmaya çalışır.

İki, parti tabelalarına girerek adalet mekanizmasından kaçmaya çalışır.

Üç, eğer suçları arka plana atamıyorsa da suç işlemeye ehliyeti olduğunu düşündürtmeye çalışır.

Ne kadar can sıkıcı bir durum değil mi, kontrolsüz seçim sistemi yüzünden tüm bunlarla muhatap oluyor olmak?

Ama merak etmeyin size güzel bir haberim var.

Sizi bunlardan kurtarayım mı? Bir anda piyasadan yok olsunlar.

O zaman hadi gelin bunların söylediklerini somutlaştıralım. İşi ciddiye bindirelim.

Madem dava adamlarıymışlar, herkes kendisi için, kendi davasına uygun ek cezalandırma hukuku yazabilir olsun.

Şöyle:

Daha önce yazdığımız

- Suç işlemeye engel olmak için: Önleyici Mahiyette İdam Cezası ve Kontrollü Üreme Yasası,

- Yine de suç işlenmiş ise: İşlenen suçun mahiyetine en yakın cezalandırma sistemi,

herkes için sabit kalmak şartı ile; herkes kendisine ek cezalandırma sistemi yazıp, kaydedebilsin.

Örneğin “Ben kitaplı dinleri yaşamak istiyorum” diyen: “Zina ettiğim tespit edildiğinde beni dövün ya da beni taşlayarak öldürün” şeklinde e-devlet üzerinden girdi oluştursun ve bu şekilde kendi belirlediği ek cezalandırma sistemine tabi olsun.

Ya da kendine solcu(!) (solcu da ne demekse artık) diyen: “Ben işçileri çok seviyorum. Örneğin madenciler için adalet istiyorum. Eğer devlet tarafından madenciden alınan vergi ile hesabıma yatan erken emeklilik parasını harcadığım, hele ki gece kulüplerinde içkiye harcadığım ya da sigara içtiğim tespit edilirse Kalaşnikof ile kafama sıkılarak idamım gerçekleşsin ve tam o sırada da arkada Goran Bregovic’ten Kalaşnikof şarkısı çalsın” desin ve belirlediği ek cezalandırma hukukuna tabi olsun.

Ya da ırmağının akışına ölen tayfa: “Eğer benim ‘barış, kardeşlik’ adı altında terör örgütlerine selam verdiğim ya da selam verene oy verdiğim, desteklediğim tespit edilirse, ya da ülke yağmalanırken sesimin çıkmadığı tespit edilirse, dar ağacında idamım gerçekleşsin” desin ve belirlediği ek cezalandırma hukukuna tabi olsun.

Ya da “Ben Atatürk’e oy veriyorum” diyen tayfa: “Eğer verdiğim oy ile Atatürk’e küfredenleri, ya da terör örgütü yandaşlarını meclise soktuğum tespit edilirse, beni denize dökün. Açıklara götürüp beni denize atın, bu şekilde boğulmam sağlansın” desin ve belirlediği ek cezalandırma hukukuna tabi olsun.

Hadi görelim bakalım ortada bir dava var mıymış ve kim ne kadar dava adamıymış.

Ama yanlış anlamayın sakın, bu örnekler, dava adamı iddiasındakilerin aslında ne olduklarını göstermek adına yazdığım mizahi şeyler değildir. Böyle gözükmesi, ilgili şahısların bir kısmının belki büyük bir kısmının -bilmiyorum- karikatür olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa ben gayet ciddiyim. “İlgili şahısların bir kısmı belki büyük kısmı” dedim çünkü herkes böyle değildir. Haksızlık yapmayalım. Canla başla mücadele eden, fedakâr insanlar da bulunmaktadır. Hatta bunu yaptıkları için, bunu yapmasına engel olmak için gereksiz yere hapse atılan insanlar da bulunmaktadır. 

(Not: Bir örnek olarak söylüyorum. Bizler öyle mübarek insanlar değilizdir ama mesela ben bile kendim için “Sigara, içki kullandığım ya da kumar oynadığım tespit edilirse 40 sopa vurulsun” yazabilirim. Mesela…)

Yani bu, sadece “Madem dava adamısın göster bakayım kendin için belirlediğin cezalandırma hukukunu” diyerek dava adamı olma iddiasındaki suçluları, başkalarını kandırmaya çalışan insanları susturmaya yaramayacak, belki binde bir çıkan samimi insanların kendileri için cezalandırma hukuku belirlemesini de sağlayacak.

Kişiye özel ek cezalandırma hukuku mutlaka olması gereken bir uygulamadır. Herkes kendisi için ek cezalandırma hukuku yazabilir bunu da e-devlet üzerinden girebilir olmalıdır. Buraya kadar her şey çok basit. Fakat bu uygulamanın önünde bir engel olacaktır. Aslında hayata geçirilmesine engel değil de sadece ilk etapta yüzde yüz verimle çalışmasına engel olacak bir şey. O da şu: Kişinin kendisi için ek cezalandırma hukuku yazması, kendisi için suç icat etmeyi, o da icat edilen suçların tespit edilmesi sorununu beraberinde getirecektir.

Bu sorun, günümüzde zaten evrensel olarak herkes tarafından suç olarak kabul edilen örneğin hırsızlık gibi suçlar için geçerli olmayacaktır. Örneğin birisi: “Hırsızlık yaptığım tespit edilirse, mevcut cezalandırma hukukunun üstüne şu da bana uygulansın” dediğinde bir sıkıntı çıkmayacaktır. Hırsızlık evrensel bir suçtur. Tespit edilmesinde zaten bir sorun yoktur. 

Ama örneğin birisi: “Günlük şu ibadetimi yapmadığım tespit edilirse, şöyle bir cezalandırma uygulansın” diyebilir. Burada o kişinin bu suçu işleyip işlemediği tespit edilebilmelidir. İşte bu, bu sistemin uygulanabilirliğini artırabilmek için çözülmesi gereken bir sorunudur.

Bu sorun da yolların sokakların kamera ya da hava araçları sistemi ile izlenmesinin artırılması ve yapay zekâ algoritmaları ile birlikte zamanla çözülecektir. Elbette yüzde yüz çözüm bulmak çok zordur ama yine de zamanla verimi artacaktır.

Onun için Kişiye Özel Ek Cezalandırma Sistemi, ilk etapta tam verimli çalışmasa da olur. İlk etapta, hemen hemen her hukuk sisteminde suç olarak belirtilmiş, hırsızlık, katillik, tecavüzcülük gibi suçlar için bireyin kendisi için yazdığı ek cezalandırma uygulanmaya başlanır. Ek olarak, gelişen teknoloji ile birlikte, şahısların kendileri için belirlediği suçların tespiti, hiç kaçırılmadan yapılamasa da yine de ona yakın bir değerde yapılmaya başlanır ve böylece Devlet 2.0’a geçilmiş olunur. 

Hem de bu sistem, dava adamlığı iddialarını, ispat edilebilir bir zemine oturtarak, gereksiz gündem olmaya çalışan insanların ortadan kaybolmasını sağlar. Çünkü artık dava adamlığı lafla, sloganla değil, bireyin kendisi için yazacağı Cezalandırma Hukuku ile olacaktır. Yani artık insanlar dava adamı olduklarını iddia etmeyecekler, yazıp kaydettikleri Cezalandırma Hukuku ile ispat edeceklerdir.

Biz de zaten, eğer o günler nasip olursa, Devrim Dersleri – 5’in sonunda kuracağımız dünya tarihinin ilk ideolojik siyasi partisinde, bu işin parçası olmak isteyenlerin kendisi için Cezalandırma Hukuku yazmasını mecbur edeceğiz, ön şart olarak. 

Son olarak şunu ekleyeyim. Burası önemli: Birey icat ettiği suçu yazarken onun nasıl tespit edileceğini de yine kendisi yazacaktır. Sadece suçu yazıp bırakmayacak, tespiti konusunda da yapay zekaya yol gösterecektir. Yazılımcı jargonu ile yazarsak, suçun kendisi ve suçun tespiti için yazılanların yapay zeka tarafından onaylanması için otomatize bir süreç(pipeline) oluşturmak çok önemlidir. Bu daha ileri aşamanın konusudur belki ama sürecin tamamen otomatize edilmesi çok önemlidir. İlk etapta ülkelerin adalet bakanlıkları tarafından manuel bir onay mekanizması kurulabilir. Tamamen otomatize edilmiş onay süreci de Devlet 3.0 olur.

Not - 1: Bu yazı zamanla güncellenebilir.

Not - 2: Evet biliyorum. “Bilimsel, teknik ya da inanç konularına geri döneceğim. Artık bu konularda yazmaya çok gerek yok; ‘Çünkü sanıyorum bu son yazı ile birlikte, Cezalandırma Hukukunun yok edildiği Şeytan tarafından kurulmuş mevcut Dünya Düzenini tüm yönleri ile işlemiş ve Cezalandırmada Adaletin sağlandığı adil bir Dünya Düzeninin nasıl olması gerektiğini de tüm yönleriyle anlatmış olduk ve geriye de bir şey bırakmamış olduk’.” demiştim “Rant Çeteleri İle Mücadele Rehberi” yazısında. Ama bırakmışız. Neyse şimdi bitmiştir umarım, inşallah diyelim ve kendi kendime söz verdiğim gibi bilimsel, teknik ya da inanç konularında evrensel değeri olan çalışmalara geri dönelim.

0 comments :